“Karadeniz deprem” neyi ifade ediyor?

“Karadeniz deprem” terimi, merkez üssü Karadeniz olan ve AFAD tarafından 4,1 büyüklüğünde kaydedilen son sarsıntıyı tanımlamak için kullanılan güncel bir ifadedir.[2][5] Deprem, Kastamonu açıklarında ve deniz tabanına yakın bir alanda meydana gelmiş, kıyı hattından da hafif şekilde hissedilmiştir.[2]

Bu tür deniz merkezli depremler, Türkiye’nin kuzeyinde yer alan Karadeniz havzasının da aktif sismik kuşaklarla ilişkili olduğunu gösterir.[1][3] Karada yoğun yerleşimin bulunmaması doğrudan yıkıcı etki riskini azaltsa da, kıyı kentleri, limanlar, enerji hatları ve balıkçılık faaliyetleri açısından dikkatle izlenmesi gereken olaylardır.

Bugünkü sarsıntının etkileri ve ilk değerlendirmeler

AFAD verilerine göre Karadeniz’deki deprem 4,1 Mw büyüklüğünde olup, yaklaşık 6–7 kilometre derinlikte gerçekleşmiştir.[1][2] En yakın yerleşim merkezine 200 kilometrenin üzerinde bir mesafede yaşanan bu sarsıntı nedeniyle kıyı yerleşimlerinde ciddi bir hasar, can kaybı veya tsunami uyarısı bildirilmemiştir.[2][5]

Depremin ardından aynı akşam saatlerinde Akdeniz’de de 4,2 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş, böylece hem Karadeniz hem Akdeniz’de arka arkaya sarsıntılar kaydedilmiştir.[1][2] Uzmanlar, bu iki olayın büyüklük ve konum itibarıyla bölgesel süreçlerin sonucu olduğunu, doğrudan birbirini tetiklediğine dair bilimsel bir kanıt bulunmadığını vurgulamakta, ancak Türkiye genelindeki sismik hareketliliğin yakından izlenmeye devam ettiğini belirtmektedir.

Karadeniz için deprem gerçeği ve hazırlık

Karadeniz’de meydana gelen son deprem, deniz tabanı faylarının oluşturduğu risklerin göz ardı edilmemesi gerektiğini bir kez daha göstermiştir.[1][3] Deniz açıklarında yaşanan sarsıntılar çoğu zaman büyük yıkım yaratmasa da, kıyı kentlerinin altyapısı, liman tesisleri, deniz taşımacılığı ve balıkçılık açısından kritik öneme sahiptir.

Uzmanlar, “Karadeniz deprem” gündemi üzerinden halkın resmi kurumların duyurularını takip etmesini, sosyal medyadaki teyitsiz bilgilere itibar etmemesini ve temel afet bilincini güncel tutmasını önermektedir.[5] Kıyı bölgelerinde yaşayanların aile afet planlarını belirlemesi, toplanma alanlarını bilmesi ve basit bir deprem çantası hazırlaması, bu tür sarsıntılar karşısında hem bireysel hem toplumsal dayanıklılığı artıran somut adımlar olarak öne çıkmaktadır.[2][3]